AB ile Ticarette Yeni Dönem: Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması

24 May 2023

Avrupa Birliği (“AB”), yeşil dönüşümün bir parçası olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (“SKDM”) ile “karbon kaçağı” riskini önlemeyi hedeflemekte ve AB üyesi olmayan ticaret ortaklarına önemli yükümlülükler getirmektedir. Türkiye’nin, AB ile ticaret hacmi de göz önüne alındığında, SKDM’den en çok etkilenen ülkeler arasında olacağı öngörülmektedir.  Bu yazımızda, SKDM’nin ortaya çıkış sebepleri ve hedeflerini, işleyişini ve Türkiye’ye olası etkilerini inceledik.

SKDM’nin Ortaya Çıkışı ve Hedefleri

Son yıllarda karbon emisyonuna bağlı küresel ısınma ve bundan kaynaklanan iklim değişikliğine karşı dünya genelinde sürdürülebilir bir ekonomiye geçiş için önlemler alınmakta, ekonomik düzen yeniden tasarlanmaktadır. Gelinen noktada, döngüsel bir ekonomiyi ve fosil yakıtlara bağlılığın azaltılması ile yenilenebilir enerjiye geçişi öngören “yeşil dönüşüm” hedefi, dünya ekonomisinin neredeyse tüm aktörleri tarafından benimsenmektedir.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (“BMİDÇS”), Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması gibi uluslararası düzenlemeler, iklim değişikliği ile mücadele doğrultusunda özellikle sera gazı emisyonlarının aşamalı olarak azaltılması için tedbirler öngörmekte ve taraf devletleri bu doğrultuda politikalar üretmeye teşvik etmektedir. Bu doğrultuda adımlar atmakta olan AB, 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuştur. Mutabakat kapsamında 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının 1990 yılına kıyasla %55 oranında azaltılması hedefi doğrultusunda hazırlanan “55’e Uyum Paketi” (Fit for 55 Package) ile SKDM’nin de arasında olduğu bir dizi yasa teklifi ortaya konmuştur.

Esas olarak SKDM, AB’de 2005 yılından beri uygulanan ve AB üreticilerinin karbon salınımlarına belirli bir kota getiren ve üst sınırın aşılması halinde yüksek cezaların verildiği, ayrıca sertifikalara bağlanan bu kotaların kullanılmayan kısmının ticaretinin yapılmasını öngören Emisyon Ticaret Sistemi (“ETS”) gibi uygulamaların AB üreticileri nezdinde oluşturduğu ek mali yükümlülüklerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. SKDM ile, AB üreticilerine yapılan uygulamaların, iklim politikalarının AB’ye kıyasla daha esnek olduğu veya ETS’nin uygulanmadığı AB dışındaki ülkelere sirayet ettirilmesi ve dolayısıyla “karbon kaçağı” riskinin önüne geçilmesi hedeflenmektedir.

AB’de uygulanan ETS uygulamasının bir tamamlayıcısı ve uzantısı olarak AB’ye ihracat yapan üreticilere uygulanmak üzere 1 Ekim 2023’te yürürlüğe girmesi öngörülen SKDM ile üretim sürecinde yoğun karbon salınımına neden olan belirli ürünlerin AB’ye ihraç edilmesi halinde, ihracatçılara ilgili ürünlerdeki karbon salınımları oranında ek maliyetler yansıtılması öngörülmektedir. Böylelikle, üretim sürecinde meydana getirdikleri karbon salınımı doğrultusunda ek mali yükümlülükler ile karşılaşan AB üreticilerinin, AB dışı ülkelerde bu tür yükümlülüklere maruz kalmaksızın üretilen ve AB’ye ihraç edilen ürünler karşısında dezavantajlı konuma düşmesinin önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Öte yandan, AB dışındaki ülkelerde halihazırda ETS sistemi veya ETS sistemi ile entegre şekilde karbon fiyatlandırması uygulanmakta ise, söz konusu ülkelerden yapılan ihracatlar SKDM’den muaf tutulmuştur. SKDM uygulamasının kapsamı ilk aşamada yüksek karbon salınımı meydana getiren demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve elektrik için öngörülmüş olmakla birlikte, ileriki dönemde Avrupa Komisyonu bu listenin genişletilmesine ihtiyaç olup olmayacağını değerlendirecektir.

SKDM’nin İşleyişi

1 Ekim 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olan SKDM için AB ile ticaretin aksamaması amacıyla ilk aşamada 31 Aralık 2025 tarihine kadar bir geçiş dönemi öngörülmektedir. Söz konusu geçiş döneminde AB’ye ihracat yapan ve yukarıda anılan ürünlerin üretimini yapan üreticilere karbon salınımlarının ölçümü, raporlanması ve sertifikalandırılması için süre tanınmakta ve firmalar karbon salınımlarının azaltılması yönünde gerekli iyileştirmelerin yapılması doğrultusunda teşvik edilmektedir. Diğer bir deyişle, 2026 yılına kadar AB’ye ihracat yapan üreticiler nezdinde herhangi bir mali yükümlülük doğması öngörülmemekte, yalnızca karbon salınımlarını raporlama yükümlülükleri söz konusu olmaktadır.

Geçiş dönemi boyunca ihracatçıların, üç ayda bir AB’ye ihraç edilen ürünlerde gömülü doğrudan ve dolaylı karbon oranlarını ve üretim yaptıkları ülkede ödedikleri karbon fiyatlandırmalarını Avrupa Komisyonu’na bildirmekle yükümlü olacakları öngörülmektedir. Geçiş döneminin sona ermesiyle birlikte ise AB’ye ancak her AB üyesi devlet tarafından belirlenen yetkili kuruluş tarafından yetkilendirilen beyan sahipleri tarafından ihracat yapabilecektir. Bir yetkili kuruluş tarafından yapılan yetkilendirme tüm AB üyesi devletler tarafından tanınacaktır. Yetkili kuruluşlar, ihracatçıların yetkilendirmesi sürecini yürütürken her AB üyesi devlet, yetkili beyan sahiplerine (ihracatçılara) SKDM sertifikası satabilecektir. Avrupa Komisyonu, sertifikalandırılan yetkili beyan sahipleri için bir elektronik sicil kuracak ve sertifikalandırılan yetkili beyan sahiplerinin bu sicile kaydolmasını sağlayacaktır. İlk kez 2027 yılında 2026 yılına ilişkin olarak uygulanmak üzere, yetkilendirilmiş ihracatçılar, her yıl 31 Mayıs’a kadar (i) bir önceki yıl için AB’ye ihraç ettikleri ürünlerin ton veya megawatt cinsinden toplamını, (ii) söz konusu ürünlerdeki karbon emisyon miktarını ve (iii) karbon emisyonlarına karşılık gelen SKDM sertifika sayısını beyan etmekle yükümlü olacaklardır. SKDM sertifikalarının fiyatı, ETS kapsamındaki haftalık ortalama açık artırma fiyatlarına bağlı olarak hesaplanacak ve ihracatçılar kendi ülkelerinde ödemiş oldukları karbon fiyatlandırmasından dolayı SKDM sertifikası sayısında azaltma talep edebileceklerdir.

Türkiye gibi AB’ye üye olmayan ülkelerde kurulmuş ihracatçılar söz konusu başvuru ve bildirimleri, ihracatçılar adına hareket eden ve SKDM kapsamındaki başvuru ve bildirim yükümlülüklerini ihracatçılar adına yerine getiren dolaylı gümrük temsilcileri (indirect customs representatives) aracılığıyla yapacaktır. Her yıl 1 Temmuz’da Avrupa Komisyonu, bir önceki takvim yılından önceki yıl içinde satın alınan ve SKDM sicilinde yetkili bir SKDM beyan sahibinin hesabında kalan tüm SKDM sertifikalarını iptal edecektir. SKDM sertifikalarının bu şekilde iptali herhangi bir tazminata sebebiyet vermeyecektir.

SKDM’nin Türkiye’ye Olası Etkileri

Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2022 yılında Türkiye’nin toplam ihracatının %40,6’sı AB ülkelerine gerçekleşmiştir.10 Yüksek ticaret hacmi ve özellikle demir-çelik, alüminyum, çimento ve gübre sektörlerinde Türkiye’nin ihracat payının oldukça yüksek olması11 nedeniyle Türkiye, SKDM’den en çok etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır. SKDM uyarınca karbon salınımı kriterlerinin karşılanması, dolayısıyla SKDM’nin AB-Türkiye ticaretinde bir engele dönüşmemesi için gerekli aksiyonların alınması, Türkiye’nin AB pazarındaki yerini koruması için büyük bir önem arz etmektedir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Türkiye’nin ilk adımı, Cumhurbaşkanı Genelgesi12 ile eylem planının hazırlanmasına yönelik açıklamalar olmuştur. Bu doğrultuda Ticaret Bakanlığı’nca yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı (“Eylem Planı”), yeşil yatırımların Türkiye’ye çekilmesi için ilgili tüm politika alanlarında yeşil dönüşümün desteklenmesini içeren bir “yol haritası” olup, 9 ana başlık altındaki 32 hedefi gerçekleştirmeye yönelik 81 eylemi içermektedir. Bu Eylem Planı’nın “Sınırda Karbon Düzenlemesi” başlığı altında SKDM’nin, Türkiye-AB ticareti üzerindeki etkilerinin sınırlanmasına yönelik çalışmalar öngörülmektedir. Buna göre, SKDM dikkate alınarak bir “ulusal karbon fiyatlandırma mekanizması” oluşturulması, SKDM karşısında sektörler üzerinde oluşacak ilave maliyetlere yönelik destek mekanizmalarının değerlendirilmesi ve sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve belgelendirilmesine yönelik teknik destek sağlanması, SKDM’ye uyum yolunda atılacak adımlar arasında sayılmaktadır.

Bunun yanında, çalışmaları halen sürmekte olan “Taslak İklim Kanunu” ile Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda, düşük karbonlu bir ekonomik modele geçişin adımları atılmaktadır. Bu kapsamda, bir “Emisyon Ticaret Sistemi” kurularak ülke çapındaki sera gazı emisyonlarının maliyet etkin ve ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir bir biçimde azaltılması hedeflenmektedir. Ayrıca SKDM ile paralel olarak “karbon kaçağı riskinin gözetilmesi”, Taslak İklim Kanunu’nda sayılan ilkeler arasında yer almaktadır.

SKDM’ye ilişkin olarak Türkiye’nin pozisyonu açısından önemli bir doküman olan “Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Etki Analizi Çerçevesinde Ülke Görüşü” (“Ülke Görüşü”) 2020 yılında Avrupa Komisyonu ile paylaşılmıştır. Türkiye’nin AB’nin Gümrük Birliği ortağı olması ve dolayısıyla üçüncü ülkelerden ayrışan farklı konumu sebebiyle Türkiye’ye danışma yükümlülüğünün de hatırlatıldığı Ülke Görüşü’nde Türkiye, AB’nin 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (“Gümrük Birliği Kararı”) başta olmak üzere, Türkiye – Avrupa Kömür Çelik Topluluğu Serbest Ticaret Anlaşması17 ve 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’ndan18 doğan yükümlülüklerine dikkat çekmiştir. Özellikle Gümrük Birliği Kararı uyarınca taraflara getirilen “yeni ithalat ve ihracat vergileri ile eş etkili vergi ve resimleri uygulamaya koymaktan kaçınma” yükümlülüğüne dikkat çekilerek, SKDM’nin ek gümrük vergileri öngörmesi durumunda bu yükümlülüğün ihlalinin gündeme geleceği vurgulanmıştır.

İkili anlaşmaların yanı sıra SKDM’nin, BMİDÇS, Paris Sözleşmesi ve Dünya Ticaret Örgütünün çok taraflı düzenlemeleri ile uygun hale getirilmesi gerekliliği üzerinde de durulmaktadır. Zira anılan uluslararası düzenlemelerde yer alan “ortak ancak farklılaşmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” (common but differentiated responsibilities and respective capabilities) ilkesi gereği sera gazı emisyonlarının azaltılması için, ülkelerin kalkınma önceliklerinin ve özel koşullarının göz önüne alınması gerekmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde düşük karbonlu finansman ve teknolojiye olan erişimin kısıtlı olmasının, AB’nin tek taraflı düzenlemesi olan SKDM ile ticaret engelleri yaratma riskini beraberinde getirdiğine dikkat çekilmektedir.

Sonuç

SKDM, AB’nin yeşil dönüşüm kapsamında getirdiği düzenlemeler arasında, AB üyesi olmayan ülkeleri de bu konuda harekete geçmeye teşvik eden bir düzenleme olması açısından önem arz etmektedir. AB ile ticari ilişkilerini korumak isteyen ticaret ortaklarının, SKDM’ye uyum sağlamak adına üretim zincirlerini yeniden yapılandırması ve gerekli karbon emisyonu izleme/belgelendirme sistemlerinin kurulması için harekete geçmesi gerekmektedir.

Türkiye-AB ticari ilişkileri açısından önem arz eden bir husus ise, Ülke Görüşü’nde de dikkat çekildiği üzere, SKDM’nin getireceği mali yükümlülüklerin Gümrük Birliği Kararı kapsamındaki düzenlemeler ile uyumlu hale getirilmesidir. Bu doğrultuda SKDM’nin, uzun zamandır gündemde olan “gümrük birliğinin güncellenmesi” açısından iyi bir fırsat oluşturabileceği de öngörülmektedir. SKDM, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmasında da önemli bir rol oynayacaktır.

İletişim:

Son zamanlarda birtakım kişilerce, “Çakmak Avukatlık Ortaklığı” ismi ve adresi kullanılarak, birtakım telif haklarının ihlalinden bahisle, üçüncü kişilerden bazı taleplerde bulunulduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. 

Avukatlık Ortaklığımız tarafından, telif hakkı ihlali ve/veya başkaca herhangi bir sebeple, telefon ve e-posta vesilesiyle üçüncü kişilerden hiçbir talepte bulunulmamakta, tarafımızca herhangi bir gönderi yapılmamaktadır.

Bu yöndeki kötü amaçlı olabilecek taleplere ve tarafınıza Avukatlık Ortaklığımızın ismi kullanılarak yapılan aramalara ve/veya gönderilen e-postalara itibar edilmemesini önemle rica ederiz.

Bilgilerinize sunarız.